NEFES
“Öyle bir noktadayım ki ayaklarım yere betonlanmış bir halde isteğimle mecbur hissettiğim arasında çakılmış gibiyim. Nefes alamıyorum. Miniminnacık çelik bir kutunun içindeyim sanki. Bağırsam sesim duyulmuyor ve her an oksijenim azalıyor. Öyle çok uğraşıyorum ki nefes almaya, ciğerlerim ağrıyor.” diye cevap verdi bana. Halbuki Ona tek kelimelik çok basit bir soru sormuştum: “Hazır mısın?”
İnsan en çok kendine kızar. Kendi önünü kestiği için gizli saklı kızgınlık hisseder kendine. Bugüne kadar yap(a)madıklarını düşünür için için. Çok daha fazlası olduğunu düşünür, bilir. Niyeyse bir türlü yola çıkamaz. Bi şey tutar onu ayaklarından yerin dibine. Halbuki hayatının yeni boyutunda işlerin daha yolunda olacağını, huzurlu olacağını hissediyordur.
Sadece bir başlangıç noktasıdır istediği. Sadece bir nokta! Hayatını istediği gibi değiştirmek için tek bir nokta. O nokta hep ordadır, hep orda olmuştur. Ne zaman ki kendini gerçekten tanıma cesaretini yüreğinden çıkarır işte o zaman dolu dolu bir hayat yolu başlar. Kendi içindeki bu yolda önüne çıkan her engelin aslında içindeki güçsüz canavarlar olduğunu görmek şaşırtır. Artık ne geçmişe ne başkalarına çamur atamayacağını anlamaya başlar. Önemli olanın sadece yola çıkmak olduğunu anlar sadece yola çıkarak!
Sonra başka bir soru sordum: “Ne istiyorsun?” “Kendimden özgürleşmek” dedi yere bakarak ve derin bir nefesle! (Nefes almıştı farkında olmadan….)
İnsan… Kendi kendini sabote eden zihne sahip tek canlı olsa gerek! Bu zihin sürekli kendini hapseden düşünceler üretir durur. Hem de hiç fark ettirmeden. Daha başka bir yerde olmanın iyi geleceğini, istenilen hayata götüreceğini bile bile işte o daracık çelik kutunun içinde nefessiz yaşamayı tercih ettirir. O daracık kutuda olmak, bir yandan da kendini sabote etmek garip ve tanımsız bir his verir insana. O his sessizdir, görünmezdir! Öyle gizlenmiştir ki sürekli dönen bir çarka götürüverir bir süre sonra. Ve hep aynı sorunlar, aynı kızgınlıklar, aynı yürümeyen ilişkiler…. Hadi diyelim bazen bir adım atıp dışarı çıktı bu insan, içinde kurtçuklar belirmeye başlar. “Doğru mu yaptım? Rahat rahat yaşıyordum, bu iyi mi şimdi?” Buyur… burdan yak durumu. (Gülümsedin mi?)
“Kendinden özgürleşmek ne demek?” diye soruverdim sessizce! “Gerçekte olduğum kişiyi korkularına rağmen, zorluklara rağmen, kaygılarına rağmen, başkalarına rağmen olduğu haliyle ortaya çıkarmak. O çelik kutunun dışında yaşamak. Beni tutan şeylerden kurtulmak. İçimde dırdır eden sesten özgürleşmek, nefes almak.” dedi.
“Peki, seni tutan ne?” dedim. “BEN” dedi.
“Gerçekte olduğun kişi olmanı engelleyen ne?” dedim. “BEN” dedi.
“Bu sesten seni kim özgürleştirebilir?” dedim. “BEN” dedi.
Sonra gözlerime baktı ve yüzündeki gülümsemesiyle derin bir nefes aldı.
İşte.... artık değişim ŞİMDİ başlamıştı!
コメント